Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Mutluyduk Belki Bugüne Kadar: Dört duvar arası...
#1
ec205ee0-8636-42b1-bb6d-2cf9fa49488c.jpg
İnternet hayatımıza bir girdi pir girdi. Evet, iyi ki var. Evet, çok fazla bilgiye oturduğumuz yerden ulaşabiliyoruz. Evet, işimizi rahatlattığı da doğru. Peki ya onunla beraber her geçen gün artan sosyal medya uygulamaları. Ne kadar iyi/ kötü olduğunu uzunca süre tartışabiliriz elbette ama asıl konumuz onu nasıl kullandığımız. İnterneti verimli kullandığımızda uçsuz bucaksız faydalı bilgiler elde edebiliriz. Aynı şekilde sosyal medyanın da olumlu noktaları var. Bunun yanı sıra olumsuz o kadar fazla yanı var ki öyle böyle değil.

Birincisi gerçekten şeffaf mıyız? Artık elimizdeki akıllı telefonlarla bile ulaşılan, o akıllı telefonlarımızdan koyduğumuz filtreli fotoğraflarla gerçek anı yaşıyor muyuz ya da gerçekten o anda mıyız? Yoksa başka hayatlara bakarak mış gibi mi yapıyoruz? Yapmak zorunda mı kalıyoruz? Eş/ sevgili/ aile/ arkadaş fotoğraflarıyla sosyal medyada başka gerçek hayatta başka post altı açıklamalar mı yapıyoruz? İşte gerçekten o dört duvar arasını orada yaşayanlardan başka kimse bilmiyor, gerçekten bilmiyor...

Peki ya bir gün avucumuzun içerisinde sakladığımız teknoloji dört duvar arasını herkese anlatırsa???
Peki ya sadece biz değil herkes her şeyi bilirse???
Peki ya aslında aramızda sır olmadığını düşünenler aslında her şeyin sır olduğunu öğrenirse???

İşte tam burada devreye giriyor Mutluyduk Belki Bugüne Kadar. Paolo Genovese'nin "Muhteşem Yabancılar" isimli filminden uyarlanan oyunun ismi. Öncelikle oyunun ismi çok kıymetli. Ve aslında biraz dikkatli iseniz oyunu tanımaya isminden başlıyorsunuz. ^^ Filmi izleyenler oyunun konusuna hakimdirler. Bilmeyenler için ise oyunun konusunu şu şekilde özetleyeyim: Bir akşam yemeğinde buluşan 7 arkadaş. Birbirlerini uzun süredir tanıyan farklı mesleklere sahip 7 arkadaş. Sohbet etmek, yiyip içmek, eğlenmek... Ve lafın lafı açtığı yerde sıra gelir oyun oynamaya. Öyle ya hepsi birbirine karşı samimidir. Öyle ya telefonlar tüm sohbeti ele geçirmiştir. O zaman telefonlarını masaya bırakabilirler. Oyunun kuralıysa çok basit: Gelen e-mail,lere,  aramalara, mesajlara açık şekilde cevap vereceklerdir. İşte eğlenceli başlayan oyunda birbirlerine karşı ne kadar şeffaf olduklarını, samimiyet derecelerini görüyoruz. (Yok, yok spoiler asla yok gidin izleyin önce^^)

Oyunla denk düşmem biraz uzun oldu. (Sezonun son oyununda yakaladım.) Yalnız sağlam oldu. Plan Be Loft içerisinde yani kendi evlerinde izledim oyunu. Diğer sahnelerdeki durumu bilemem ama burası gerçekten bir evin odası olduğu için adeta kendimi misafirliğe gitmiş komşu çocuğu olarak gördüm. Ve o 7 arkadaşın yaşadıklarına bizzat şahit oldum. Odadan mutfağa gidişleri, balkona geçişleri vb her şeyiyle yaşadım ben de. Hemen odanın bir köşesinde elime aldığım yemek tabağıyla onların hayatının içinde olduğumu hissettim. Eğlendim, güldüm, kızdım, öfkelendim, üzüldüm.

Daha önce ülkemizde de "Cebimdeki Yabancı" ismiyle beyaz perdeye uyarlanan filmi izlemiştim. Hatta izlediğimde "Aslında oyunu da ne güzel olur." Diye düşlemiştim. Kiiii bunu sahneleyen Two Two Production'a kocaman kalp. Peşine iyi ki Kerem Pilavcı uyarlamış ve Ahmet Sami Özbudak mis gibi yönetmiş. Konusunu biliyordum ama beni asıl ilgilendiren yeri "Sahneye nasıl uyarlandığıydı". Bununla ilgili tek cümlem: Daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu! (Çok ciddiyim bu konuda)

Uyarlanma şekli önemliydi. Çünkü ister kitap ister film ister şarkı olsun yeter ki uyarlandığı yerde eğrelti durmasın. Bildiğimiz sahnelerin bize sunuluş biçimleri önem arz ediyor. Eğer böyle olmasa sanırım aynı oyunu farklı ekiplerden izlemeyiz ya da bir oyunu tek sefer izleriz. Nereden ne dereceyle bakılmış, nasıl kotarılmış. (İnce nokta atışlarını severiz.)

Oyunculuklara gelirsek; hepsi birbirinden başarılıydı. Oldukları karakterleri sırtlarına sağlam giymişler. Duygu geçişlerini, mimiklerini, birbirlerine attıkları pasları beğendim. Gerçekten gittiğim evin sahibi Rocco ve Eva idi. Bana bunu hissettirdikleri için teşekkürler Faruk Barman ve Gökçe Eyüboğlu'na. Cosimo karakteri ise Fehmi Karaarslan'ı bekliyormuş adeta. Gerek Bianca karakteriyle eşini canlandıran Canan Atalay'la olan sahneleri gerek diğer karakterlerle olan diyaloglarında en ufak pürüzü yoktu. Deniz Karaoğlu canlandırdığı Peppe karakteriyle en trajikomik karakterdi. Beden dilini de çok iyi kullandı. Lele'yi oynayan Giray Altınok ve Carlotta'yı oynayan Başak Kıvılcım Ertanoğlu. Siz çok iyi çift olmuşsunuz ya. Böyle kırk yıllık evlilere taş çıkartan cinsten. Tü tü tü maşallah.

Kendinizi, sevdiklerinizi, emin olduğunuz bilgilerin güvenirliğini, ne kadar samimi olduğunuzu, küçük kaçamakları, ne kadar modern olduğunu düşünürse düşünülsün bunun böyle belki de böyle olmadığını, sadakati ve daha fazlasını göreceğiniz sürprizlerle dolu bir oyun. Ben oyunun uyarlanış şeklini çok beğendim. Arkadaşım filmin hiçbir versiyonunu izlemediği için sürekli şok içerisinde izledi. Yine filmi/ oyunu daha önce izlememiş olan kişilerin heyecan dolu seslerine tanık oldum. Bunu başardıkları için ekibe kocaman tebrikler. Ayrıca -belki de ilk defa- gittiğim bir oyunda tek bir kişinin bile telefonuyla oynadığını, telefonuna baktığını görmedim. Buna nasıl sevindiğimi anlatamam.

Siz ne yapardınız? Cesaret edebilir miydiniz böyle bir oyun oynamaya? 

Daim olsun alkışları, başarıları.

Sevgiler.


OYUN KÜNYE BİLGİLERİ 

Yazan: Paolo Genovese 
Uyarlayan: Kerem Pilavcı 
Yönetmen: Ahmet Sami Özbudak 
Oyuncular: Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Canan Atalay, Gökçe Eyüboğlu, Giray Altınok, Fehmi Karaarslan, Faruk Barman, Deniz Karaoğlu 
Işık Tasarımı: Cem Yılmazer 
Kostüm Styling: Ceylan Atınç 
Sahne Tasarımı/ Fotoğraf: Hande Göksan 
Koreograf: Dicle Doğan 
Müzik: Burçak Çöllü 
Yapım Asistanları: Cansu Tutkun, Burak Uyanık
kaynak: ranini.tv
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping