Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Antabus: "Bütün Kadınlar Savaşçıdır"
#1
ad634235-45de-45dd-b742-1c1adf23ab47.jpg
Antabus, alkol tedavisinde kullanılan ilacın adı. Bu kez ilaçtan çok farklı bir yönü ile çıkıyor karşımıza. Antabus, sanat yönetmenliğini Erdal Beşikçioğlu’nun, yönetmenliğini ise İlham Yazar’ın yaptığı, Seray Şahiner’in aynı isimdeki kitabından uyarlanan tiyatro oyunu. Kahramanımız ( lafın gelişi değil, gerçekten kahraman) Leyla Taşçı’yı ise Nihal Yalçın oynuyor.

Tatbikat Sahnesi’nin karanlık ve farklı dekorlarına, oturma düzenine alışkın olmayanlar biraz tedirgin oyunun başında. Koltuklarda numaralar yok, istediğiniz yere oturabiliyorsunuz. Haklı olarak endişeleniyorsunuz,  “Ya göremezsek Nihal Yalçın’ı ?” diye. Tabi o an için seyircinin tek derdi, Nihal Yalçın’ı görmek, çünkü daha Leyla Taşçı ile tanışmadılar.

Hikaye ise çok tanıdık hatta maalesef ki “sıradanlaştırılanlardan”. Bin bir hevesle İstanbul’a göç eden  ailenin, kızları Leyla’nın yaşadıklarına daha doğrusu “yaşayamadıklarına” şahit oluyorsunuz. Oyunu izlerken duygulanma, acıma ve utanma duyguları arasında gelgitler yaşıyorsunuz.  Ve Nihal Yalçın’ı alkışlarken bile aslında ne kadar çaresiz kaldığınızı düşünüyorsunuz. Leyla’nın yaşadıkları kadar vahim olmasa da benzer olayları, ötekileştirilmeyi, kadın olduğum içinde kalıplaştırılmayı ben de yaşadım muhtemelen siz de. İşte bu nedenle hepimizden bir parça görüyoruz, ondandır ki bu kadar içimize işliyor. “ Belki biz ona göre biraz daha şanslıydık” diyorsunuz, şansınızdan utanır halde. Hikayesi her ne kadar tanıdık olsa da aynı zamanda bir derdi olan, politik bir oyun var karşımızda. Erkek egemen toplumda şiddetin, tecavüzün nasıl meşru kılındığına acı kahkahalarınızla eşlik ediyorsunuz. Tecavüze uğramasından sorumlu tutulan,  mal gibi satılan, çocuğuna yapacağı en iyi anneliğin onu hiç doğurmamak olduğunu düşünecek kadar çaresiz bir kadın izliyoruz.

Leyla haklı isyanı ile başlıyor oyununa. “Ben hepinizin bildiği üçüncü sayfada şöyle bir baktığınız, hatta merhametiniz sağ olsun acıdığınız kadınlardan biriyim” diyor. Hatta annesinden, babasından, abisinden, tecavüzcüsünden, kocasından sonra bizi suçluyor. Evet, hepimizi. Çünkü biz tıpkı o sahnede Leyla’yı izlediğimiz gibi gerçekte de seyirci kalıyoruz.
Sahne düzeni ile ilgili birkaç şey daha eklemek istiyorum. Numaralı oturma düzeninin olmadığını başta belirtmiştim ki bu asla bir sorun oluşturmuyor, hatta tam aksi acayip şekilde oyunun içinde oluyorsunuz.  Leyla’nın bir adım ötemde,  gözümün içine bakıp isyan ederken benim de göz yaşlarımın akmasının en büyük nedeni sanırım bu.  Leyla sahne de bir o yana bir bu yana koştururken ben de dönen sandalyemle onun hikayesinde savruluyordum.

Dikkat ettiyseniz bahsederken hep Leyla dedim. Çünkü, Nihal Yalçın oyun sonunda sarılıp, bir buket çiçek alarak belki de hayatındaki ilk kahkahasını attırmak istediğim Leyla idi. İzlediğim her Nihal Yalçın farklı ve keyifli ancak Leyla bambaşkaydı. Nihal Yalçın, Leyla kostümünde sevimli sevimli yanaşıp, öyle okkalı bir tokat atıyor ki sormayın gitsin!  İzlediklerinizden dolayı huzursuzsunuz.  Fakat ne yazık ki şaşırmıyorsunuz anlattıklarına, sadece rahatsız oluyorsunuz. Lütfen ne yaparsanız yapın, zaman yaratın ve siz de o tokadı yiyin.  Öyle bir etkileniyorsunuz ki kafası biraz geç geliyor, o nedenle ben de hemen başlayamadım yazıya. Bu arada izlerken ağladım dedim ya aynı zamanda bolca güldüm de. Hani halinize acısanız da gülersiniz ya o türden attım ben de kahkahamı.  Acı acı kahkaha atıyorsunuz izlerken. Oyunun bu yönü olmasaydı, çok daha tramvatik sonuçlanabilirdi. Ama insan acısına bile gülerek güçlü kalıyor, diyerek çıktım bu işin içinden.
 
Didem Madak’ın dediği gibi “Bütün kadınlar savaşçıdır.” Son zamanlarda izlediğim en güzel, en naif, en cesur savaşçı Nihal Yalçın’dı. Kocaman bir “iyi ki” kendisine. "Evlat oldum, kardeş oldum, eş oldum, anne oldum. Kendimden başka her şey oldum." diyen bütün Leyla'lara seyirci kalmamak dileği ile.


Not; Annemin "tek başına o saatte dönme" uyarılarına rağmen yalnız gittim oyuna.  Hiç garip değildir ki, sahnede Antabus’u izleyip, salondan çıktıktan sonra yolda laf yedim, arkamdan gelen biri var mı diye kontrol ettim iki adımda bir. Ne de olsa suçum büyüktü, kadın başıma yürüyordum! Bu arada benim de seyircilerim vardı. Tabii yine “seyirci” kalmanın verdiği mahcubiyetle birlikte.

ranini.tv
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping