05-02-2016, 01:55 PM
KİŞİLER
I.BÖLÜMÜN SONU
II.BÖLÜM
ANNE .......... (45-50 yaşlarında)
ŞEFİKA ......... (25-26 yaşlarında)
RIZA ............. (8-9 yaşlarında)
ZELİHA ......... (8-9 yaşlarında)
ÖMER ............ (8-9 yaşlarında)
MEMDUH BEY (25-30 yaşlarında)
I. ADAM
II. ADAM
BİR KADIN
HALİDE EDİP
BİR GENÇ
EFEKT : GİRİŞ MÜZİĞİ
HIZLA AÇILIP ÇARPILARAK KAPANAN BİR KAPI
ANNE : Evladım kaçtır söylüyorum, çarpma şu kapıları.
ŞEFİKA : Anlaşılan yine heyecanlı bir şeyler olmuş. Ne oldu Rıza? Kurbağaların en fazla kaç metre zıplayabildiğini mi keşfettin?
RIZA : Hayır hala. Bahçede bir kertenkele bulduk.
ANNE : Öyle mi? Büyük müydü bari?
RIZA : Önce büyüktü, ama sonra küçüldü.
ŞEFİKA : Ne diyorsun sen Rıza? Önce büyük olan bir şey sonra nasıl küçülür?
RIZA : Kuyruğunu kopardık, onun için öyle oldu.
ANNE : Ayıp size, çok ayıp! Yazık değil mi? Niçin eziyet ettiniz hayvana? Bu gece rüyana girerse görürsün.
RIZA : Sahiden rüyama girer mi anne?
ANNE : Girer ya... Ben de küçükken bir kurbağaya taş atmıştım da yaralanmıştı, sonra hep rüyama girip beni korkuttu.
RIZA : Ama Ömer dedi ki kuyruk yeniden çıkarmış. Kuyruğu yine uzar değil mi hala?
ŞEFİKA : Bilmiyorum Rıza'cığım, ama koparmasaydınız iyi olurdu.
RIZA : Gidip yapıştırayım mı?
ANNE : Bir daha bulamazsın onu, çoktan kaçmıştır, hem kopan kuyruk yapışır mı hiç? Artık olan olmuş. Bir daha yapma oldu mu oğlum?
RIZA : Peki anne! Ben gidip oynayacağım.
EFEKT : AYAK SESLERİ UZAKLAŞIR
ŞEFİKA : Çocukluk ne garip değil mi yenge? Bazı oyunların sonuçta nasıl kötü bir duruma yol açabileceğini düşünemiyorlar.
ANNE : Çocuk aklı işte, yapıştırmayı denemese bari.
ŞEFİKA : Kertenkelenin kopan kuyruğu bana ne düşündürdü biliyor musun yenge? Bizim memleketin halini.
ANNE : Ayıp Şefika, koskoca vatan toprağını bir kertenkeleye nasıl benzetirsin!
ŞEFİKA : (ÜZGÜN) Düşünsene yenge, o geniş topraklardan ne kaldı geriye? Şimdi elimizdekini de paylaşmaya çalışıyorlar. Biz de kertenkele gibi her saldırıda kuyruğu bırakıp savuşuyoruz. Belki bir gün başımızla birlikte gövdemiz de gidecek.
ANNE : Sus sus, Allah göstermesin o günleri. İnşallah kurtulacağız bu işgalden.
ŞEFİKA : Anadolu'dan gelen haberler hiç iç açıcı değil ki, umutlanmak için yolunda giden bir şeylerin olması gerekir. İtalyanlar Antalya'daymış şimdi, ne yapıyorlarmış biliyor musun yenge,?
ANNE : Yine mi zulüm? Anlatma n'olur, içim kaldırmıyor...
ŞEFİKA : (ÖFKELİ) Zulüm değil yenge, tam tersi, halka ilaç, yiyecek, battaniye yardımı yapıyorlarmış.
ANNE : Ben de katliam yaptıklarını sandım, sanki kötü bir şeymiş gibi anlatıyorsun.
ŞEFİKA : Asıl bundan korkmak gerek yenge. Çünkü dağıttıkları unla, pirinçle, şekerle vatandaşlarımızı avlamaya çalışıyorlar. Sahipsiz kalmış bu bereketli toprakları halkı isyan ettirmeden avlamaya çalışıyorlar. Anlatılanlara göre, karış karış gezmişler oraları, tarihi eser bile aramışlar. Ormanları madenleri keşfe çıkmışlar.
ANNE : Ah! Ne olacak bu memleket söylesene Şefika, herkes bir tarafından çekiştiriyor! Ağabeyin için de kaygılanıyorum. Rıza de çok soruyor: Babam ne zaman gelecek, babam ne zaman gelecek?.. Dilinde hep bu...
ŞEFİKA : Ben de ağabeyimle gitseydim keşke...
ANNE : Kız başına ne yararın dokunacak ki Şefika?
ŞEFİKA : Ama İstanbul'da oturup olup biteni uzaktan izlemek daha çok acı veriyor. Bana göre de işler vardır, yemeklerini yaparım, yaralarını sarar, doktora yardım ederim.
ANNE : Ama sen böyle bir eğitim almadın ki Şefika.
ŞEFİKA : Öğrenirdim yenge, ağabeyim Manisa'dan döner dönmez mutlaka danışacağım bu meseleyi.
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
(BAHÇEDE ÇOCUK VE DOĞA SESLERİ)
RIZA : Bak Ömer, üsteğmen evine geliyor. Koşup selam verelim mi?
ZELİHA : Siz de ne anlarsınız sanki bu selamlaşmadan? Zaten adamcağız bütün gün selam alıp selam veriyor.
ÖMER : Sen anlamazsın Zeliha, bizim selamımız ona kuvvet veriyor.
ZELİHA : Nereden biliyorsun Ömer?
ÖMER : Kendisi söyledi.
RIZA : Zaten o bizi hep büyük insanmışız gibi görür. Her şeyi anlatır, çocuk diye hor görmez.
ZELİHA : (HEVESLİ) İyi o zaman, ben de selam vereyim, hadi koşalım.
EFEKT : ÇOCUKLARIN KOŞMASI
MEMDUH : Merhaba çocuklar! Nasılsınız?
ÇOCUKLAR : (ASKERCE) Sağ olun komutanım!
MEMDUH : Siz de sağolun çocuklar! Rahat...
EFEKT : GÜLÜŞMELER
RIZA : Bugün iyi haberleriniz var mı komutanım?
MEMDUH : Üzgünüm çocuklar! Keşke size güzel haberler getirmiş olsaydım, ama işgal sürüyor ve yayılıyor. Bugün en acısını yaşadık.
ÖMER : Ne olmuş?
ZELİHA : (ÜZGÜN) Yoksa bizim askerler yenilmiş mi?
MEMDUH : Yunanlılar...
RIZA : Ne olmuş Yunanlı'lara Memduh Amca?
MEMDUH : Söylemeye dilim varmıyor çocuklar, ama bilmelisiniz, çocuk bile olsanız ait olduğunuz bu yüce milletin başına nasıl bir felaket geldiğini anlamalısınız. Yunanlılar güzel İzmir'i işgal etmiş!
RIZA : Yaaa... Benim babam da oraya yakın bir yerdeydi. Ona bir şey olmuş mudur acaba?
MEMDUH : Dua edelim de olmamış olsun Rıza, çünkü direnen ilk iki kişi hemen şehit edilmiş.
ÖMER : Kimmiş onlar komutanım?
MEMDUH : Biri gazeteci Hasan Tahsin... Kıyıya çıkan Yunanlılara tabancayla ateş etmiş, insan gözlerinin önünde gerçekleşen haksız bir işgale dayanabilir mi?
RIZA : Diğeri kimmiş?
MEMDUH : O da askerlik şubesi başkanı Albay Süleyman Fethi, Yunanlılara direndiği için şehit edilmiş.
ZELİHA : Bizim evlerimize de girerler mi Memduh Amca?
MEMDUH : Ne fark eder Zeliha? İstanbul, İzmir, Ardahan, Antalya... hepsi de bu vatanın parçası değil mi? Girdikleri her toprak parçası bizim evimiz değil mi?
ŞEFİKA : (UZAKTAN SESLENİR) Hadi Rıza, eve gel artık.
MEMDUH : Hadi çocuklar hepiniz evlerinize gidin, ortalıkta işgalci askerler dolaşıp duruyor, onların ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Dikkatli olun.
ÇOCUKLAR : (ASKERCE) Emredersiniz komutanım!
EFEKT : ÇOCUKLAR UZAKLAŞIR- ŞEFİKA'NIN AYAK SESLERİ
ŞEFİKA : Merhaba Memduh Bey, çocuklar sizi çok seviyor değil mi?
MEMDUH : Ben de onları seviyorum Şefika Hanım. Bütün çocuklar böyledir işte, askerî her şeye meraklıdırlar.
ŞEFİKA : Öyle... Siz de onları büyük insan yerine koyup ciddi ciddi anlatmıyor musunuz, bayılıyorlar buna. Askerlik onlara oyun gibi geliyor. Bilmezler ki askerlik demek her an savaşın içinde, ölümle burun buruna yaşamak demektir...
MEMDUH : Vatan için ölmek beni korkutmuyor Şefika Hanım, vatanım göz göre göre düşmanlar tarafından çiğnenirken hiçbir şey yapamamaktan korkuyorum.
ŞEFİKA : Korkunuzu paylaşıyorum Memduh Bey, keşke ben de bir şeyler yapabilsem...
MEMDUH : Biliyor musunuz bugün utanç verici bir emir aldık. Eve gelene dek bu emri yerine getirmemek için köşe bucak saklanarak geldim diyebilirim.
ŞEFİKA : Nasıl bir emir bu?
MEMDUH : Bütün Türk subayları işgal subaylarına selam vereceklermiş. Hakaretlerin en kötüsü...
ŞEFİKA : Aman Allahım, kimin emri bu?
MEMDUH : İşgal Kuvvetleri Kumandanı General Harrington'un emri. Hangi Türk subayı bu emri yerine getirebilir? Sanki kendi memleketimizde değil de bir başka milletin toprağında esir edilmiş gibiyiz.
ŞEFİKA : Üzülmeyin Memduh Bey, inşallah uzun (bilgi yelpazesi.net) sürmeyecek bu işgal. İnanıyorum ki Türk askerleri, Türk vatandaşları, kadın erkek top yekün mücadele edersek bu müstemlekecileri atabiliriz topraklarımızdan.
MEMDUH : İzmir'den haberiniz var mı? Yunanlılar işgal etmiş. Ama onlar yalnızca bir araç tabii, İngiliz izin vermese girebilir mi İzmir'e.
ŞEFİKA : Demek orası da...
MEMDUH : Yarın Darülfünun'da bu işgali protesto için toplanıyoruz.
ŞEFİKA : Ben de gelirim Memduh Bey, hiç olmazsa bunu yapabilirim.
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
ÇATAL-BIÇAK SESLERİ
ANNE : Pek hızlı yiyorsun Rıza, acelen ne?
RIZA : (AĞZI DOLU) Ömer bekleyecekti dışarıda anne, onun için..
ANNE : Sabahın bu saatinde oyun mu oynanır? Öğleye doğru çıkarsın dışarı.
RIZA : Ama sonra sıcak oluyor anne, oynayamıyoruz.
ANNE : Bak Rıza, bazı çocuklar taş atıyormuş işgalci askerlere, sakın böyle bir şey yapma. Harp bu, çocuk oyunu değil!
RIZA : Sen hangi taraftansın anne?
ANNE : Ne demek sen hangi taraftansın, Türk değil miyim ben, tabii ki bizimkilerin tarafındayım. Ama çocukların savaşı değil bu? Taş atarak bir şey yapamazsın, askerlik çağına gelmiş olsaydın cepheye giderdin sen de baban gibi,
RIZA : Keşke babam beni de götürse Manisa'ya. Yanında tutamasa bile zeybeklerin yanına giderdim. Beni aralarına alırlar mı anne?
ANNE : Zeybekler ne yapsın seni? Daha çocuksun sen.
RIZA :Atlarına bakarım, su veririm, nöbet tutarım. Niçin hemen büyümüyorum ki?
ANNE : Büyürsün çocuğum, o günleri de görürüz inşallah!
RIZA : Ben çıkıyorum anne!
EFEKT : UZAKLAŞAN AYAK SESİ VE KAPININ AÇILIP KAPANMASI
ANNE : Ah bu çocuklar! Ne savaş bilirler ne yokluk. İlle de oyun, ille de arkadaş.
EFEKT : KISA GEÇİŞ MÜZİĞİ
RIZA : (ALÇAK SESLE) Komutanım! Komutanım! Bekleyin biraz...
MEMDUH : Hayrola Rıza, sabahın bu saatinde ne işin var sokakta?
RIZA : (SIR SÖYLERCESİNE) Sizi istasyona götürme emri aldım.
MEMDUH : (GÜLEREK) Kimden aldın bakayım bu emri?
RIZA : Mustafa Kemal'den...
MEMDUH : Sus çocuk! Bir duyan olacak, sen nereden biliyorsun Mustafa Kemal'i?
RIZA : Şefika Hala'mla annem konuşuyordu.
MEMDUH : Bak Rıza, ailede duyduğumuz bazı şeyleri dışarda söylemek bazen felaketlere neden olur. Sakın başkasının yanında Mustafa Kemal'den söz etme.
RIZA : Vapurla Samsun'a gidiyormuş, yanında kendisi gibi askerler de varmış.
MEMDUH : Bak hâlâ konuşuyorsun! Çocuk sus dedim sana,
RIZA : Sen de onun gibisin değil mi?
MEMDUH : Hep sen mi soru soracaksın? Biraz da ben sorayım, söyle bakalım emir nedir?
RIZA : Yoluna çıkan düşman subaylarını sana önceden haber vermek...
MEMDUH : Allah Allah! Niçin peki?
RIZA : Niçin olacak? Onlara selam vermemen için tabii... Ben senden önce koşarak giderim. Sokak başlarını, yolları kontrol ederim, eğer düşman subayı varsa işaret ederim, saklanırsın, yoksa yürümeye devam, tamam mı komutanım?
MEMDUH : Teşekkür ederim Rıza, sen çok iyi bir emir erisin.
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
ANNE : Nerede kaldın Rıza? Şefika da yok... Güzel bir haber var, kiminle paylaşacağımı şaşırdım?
RIZA : Halam nerede?
ANNE : İzmir işgalini protesto etmek için mitinge gitti. Haberi merak etmiyor musun? Baban geliyormuş!
RIZA : Babam mı? Yaşasın! Savaş bitti mi yoksa anne?
ANNE : Ne yazık ki bitmedi, kısa bir dinlenme için geliyorlar Rıza. Yarın Pendik istasyonunda bekleyeceğiz.
RIZA : Beni de götüreceksin değil mi anne?
ANNE : Tabii oğlum, baban en çok seni gördüğü için mutlu olacaktır.
RIZA : Anne! Babam da işgal subaylarına selam vermek zorunda kalacak mı?
ANNE : Bu da nereden çıktı şimdi?
RIZA : Komşumuz Üsteğmen Memduh Amca var ya, öyle bir emir aldıklarını söylemiş halama, ben de bu sabah...
ANNE : Eee... Ne olmuş bu sabaha? Sen Ömer'le oynamaya gitmemiş miydin?
RIZA : Kızmayacaksan doğrusunu söylerim.
ANNE : Kızmayacağım söyle, annelerden hiçbir şey saklanmaz yavrum.
RIZA : Bu sabah Memduh Amca'yı tren istasyonuna kadar ben götürdüm.
ANNE : Kendi gidemiyor mu? Ben götürdüm de ne demek?
RIZA : Ben, düşman subayı var mı yok mu diye kolaçan ediyordum, yoksa işaret veriyordum o da yürüyordu. Onlara selam vermeyi utanç verici buluyormuş.
ANNE : Bir Türk askeri için gerçekten zor bir durum, aferin sana Rıza, iyi düşünmüşsün bunu.
RIZA : Bana kızmayacak mısın?
ANNE : Tabii ki kızmayacağım, sen de bir Türk askerinin oğlusun. Böyle davranman çok tabii.
RIZA : İyi o zaman yarın babam için de aynı şeyi yaparım.
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
MEYDANDA BÜYÜK BİR KALABALIĞIN UĞULTUSU/ FONDA
ŞEFİKA : (KENDİ KENDİNE) Aman Allah'ım ne büyük bir kalabalık! Bu miting diğerlerinden daha ihtişamlı! Artık millet uyanıyor.
MEMDUH : Şefika Hanım! Az daha gözden kaybediyordum sizi. Beni çınar ağacının altında beklemeyecek miydiniz?
ŞEFİKA : Haklısınız Memduh Bey, kararımız öyleydi, ama kalabalığın akın akın bu tarafa yöneldiğini görünce kendimi bu akışa bırakıvermişim.
MEMDUH : İşte, Türkiye'nin kalbi bu meydanda atıyor.
ŞEFİKA : Bu büyük kalbin bir parçası olmak çok heyecanlandırdı beni Memduh Bey, ellerime bakın nasıl titriyor.
MEMDUH : Aynı şey bende de var, zannediyorum bu meydana gelen herkes aynı heyecanı, coşkuyu yaşıyor.
ŞEFİKA : Minareleri gördünüz mü, siyah matem bayrakları asılmış!
MEMDUH : Sultanahmet Meydanı çok önemli bir güne şahit oluyor. Çevredeki binalara bakın, ağaçlara bakın... Her yerde Türk'ün uyanışı var. İşgalcilere iyi bir ders olacak bu.
EFEKT : KALABALIK DALGALANIR.
I.ADAM : Hatip kim?
II.ADAM : Bilmiyorum, ama Halide Edip diyorlar.
I.KADIN : Bakın bir kadın yöneldi kürsüye, jandarmalar arasında, Halide Edip o olmalı.
I. ADAM : Jandarmaya ne gerek var? Bu milletin evladını biz koruruz.
MEMDUH : Halide Edip Hanımefendi kürsüye çıktı gördünüz mü?
ŞEFİKA : Nasıl da heyecanlı görünüyor, Allah'ım bir Türk kadını meydandaki ikiyüzbin kişiye konuşacak! Tarihî bir gün yaşıyoruz Memduh Bey.
MEMDUH : Padişahın hafiyelerine, ingilizlerin silahlarına kaşı ne büyük bir cesaret!
HALİDE EDİP : Kardeşler, Vatandaşlar,
Yedi yüz yılın şerefi, göğe yükselen bu minarelerin tepesinden Osmanlı tarihinin yeni faciasını seyrediyor, bu meydanlardan çok zaman alaylar halinde geçmiş olan büyük atalarımızın ruhuna hitabediyor, başımı bu görünmeyen ve yenilmez ruhlara kaldırarak diyorum ki: "Ben bu vatanın bedbaht bir kızıyım. Ve bugünün talihsiz, fakat aynı derecede kahraman devrinin anasıyım. Atalarımızın ruhları önünde eğiliyor, onlara bugünün yeni Türkiyesi adına hitabediyorum ki, silahsız olan bugünkü milletin kalbi de onlarınki gibi yenilmez kudrettedir.
EFEKT : KALABALIĞIN COŞKUSU
BİR GENÇ : (HIÇKIRARAK) Milletim zavallı milletim!
ŞEFİKA : Genç bir öğrenci bu, bayılacak galiba, yardım edelim Memduh Bey!
MEMDUH : Su yok mu? Rica ederim biraz su bulun!
I.KADIN : Buyur kardeşim!
ŞEFİKA : Çantamda kolonya var! Eline yüzüne sürelim, iyi gelir! Kardeşim, vatanperver kardeşim! Dayanamadı bu heyecana!
HALİDE EDİP : Kardeşler, evlatlar!
Bir gün gelecektir ki, daha büyük bir mahkeme, milletleri tabii haklarından mahrum bırakanları mahkûm edecektir. O mahkeme bugün bizim aleyhimizde olan devletlerin fertlerinden teşekkül edecektir. Çünkü her ferdin içinde ezelî bir hak duygusu vardır ve milletleri meydana getirenler de fertlerdir.
EFEKT : HAVADA UÇAK GÜRÜLTÜLERİ
ŞEFİKA : İngilizler uçaklarla bizi korkutmaya çalışıyor.
MEMDUH : Üzerimize ateş edecek olsalar bile, bu meydandan bir kişinin dahi kılı kıpırdamaz Şefika Hanım.
HALİDE EDİP : Kardeşler, evlatlar, beni dinleyiniz! Hükümetler düşmanımız, milletler dostumuz ve kalbimizdeki haklı isyan kuvvetimizdir. Bütün milletlerin haklarını kazanacağı gün çok uzak değildir. O gün geldiği zaman, bayraklarınızı alınız, bu maksat için canlarını veren kardeşlerimizi ziyaret ediniz. Şimdi yemin edin ve benimle beraber tekrarlayın.
Yüreğimizdeki mukaddes heyecan milletlerin hakları ilan edilinceye kadar devam edecektir.
KALABALIK : Yemin ediyoruz!
MEMDUH : Şefika Hanım, bakın önlerde Fransız üniformalı bir asker var görüyor musunuz?
ŞEFİKA : Evet, ağlıyor! Aman Allahım!... Belki bir Fransız, ama yüreği bugün bir Türk gibi çarpıyor! Halide Hanım ne kadar doğru söylüyor! Bizim düşmanımız milletler değil, hükümetler! Burada bizimle birlikte ağlayan bir Fransız'a nasıl düşman olabilirim.
MEMDUH : Asıl düşmanımız o Fransız'ı buraya sevk eden hükümettir Şefika Hanım.
KALABALIK : Haydi Bekirağa Bölüğüne!... Bekirağa Bölüğüne!...
ŞEFİKA : Ne oluyor Memduh Bey! Nereye gidiyor insanlar?
MEMDUH : Siyasî tutukluların hapsedildiği yere, Bekirağa Bölüğü'ne gidiyorlar. Zannediyorum onları kurtarmak isteyecekler.
ŞEFİKA : Halide Hanım da bu konuşmadan sonra İstanbul'da duramaz değil mi?
MEMDUH : Duramaz. İstanbul'da yapacak bir şey kalmadı artık. İstanbul hükümeti de İngiliz'ler de onu rahat bırakmazlar.
ŞEFİKA : Onunla Anadolu'ya geçmek isterdim! Bu vatana faydalı olmak istiyorum Memduh Bey!
MEMDUH : Siz bir İstanbul kızı olarak Anadolu'da çok sıkıntı çekersiniz.
ŞEFİKA : Halide Edip de İstanbul kızı değil mi? Benim gözümde şehir adının bir önemi yok Memduh Bey, benim doğum yerim Türkiye'dir.
MEMDUH : Ben de istiklal ateşiyle yanıyorum Şefika Hanım, annemi emanet edeceğim birini bulur bulmaz gideceğim Anadolu'ya.
ŞEFİKA : Yengem bakar annenize, hele böyle mukaddes bir vazifeyle gideceğinizi öğrenince canı gönülden bakar hem de.
MEMDUH : Öyle sevinirim ki Şefika Hanım, bu bahsi ben yengenize ne zamandır açmak istiyordum, ama çekiniyordum, her taraf hafiye dolu.
ŞEFİKA : (GÜLEREK) Yoksa yengemin de hafiye olabileceğini mi düşündünüz? Aşkolsun Memduh Bey, onca yıllık komşuyuz.
MEMDUH : Dün sabah yeğeniniz Rıza, sabah sabah yoluma çıkıp açıkça Mustafa Kemal'den söz edince artık aynı tarafta yer aldığımızı anladım
ŞEFİKA : Ah bu çocuk! Bir gün olmadık bir yerde kaçıracak ağzından... Memduh Bey, iki İngiliz askeri geliyor bize doğru! Ne yapacağız şimdi, biri konuşmalarımızı dinleyip ihbar etmiş olmasın?
MEMDUH : Sakin olun Şefika Hanım! Korktuğunuzu anlarlarsa bizden iyice şüphelenirler.
EFEKT : BİTİŞ MÜZİĞİ
II.BÖLÜM
KİŞİLER
ŞEFİKA
I. İNGİLİZ SUBAYI
II. İNG. SUBAYI
MEMDUH
ANNE
RIZA
SALİHA (60-65 yaşlarında)
ASKER
İZZET (16-17 yaşlarında)
ÖZET
ŞEFİKA : Ben Şefika. 1919 yılında İstanbul'da yengemle birlikte kalıyorum. Ağabeyim Binbaşı Suphi, Manisa'da askerî vazifesini devam ettiriyor. Tarihin en kara günlerini yaşıyoruz. Sokaklarda savaş sakatları, aç dolaşan terhis edilmiş erler, işsiz güçsüz eski yedek subaylar... Havada yalnızca düş kırıklığı, umutsuzluk, kin ve inilti. Yabancı subaylarsa kendi evlerindeymişcesine keyfî davranışlar içindeler. Sokağa rahat çıkamıyoruz. Yeğenim Rıza evimizin bahçesinde dahi dilediği gibi oynayamıyor. Komşumuz Üsteğmen Memduh Bey de benim gibi Anadolu ateşiyle yanıyor. Onun nasıl (bilgi yelpazesi.net) bir vatansever olduğunu Sultanahmet Meydan'ındaki mitingde anladım. Halide Edip Hanım, iki yüz bin kişiye coşkulu bir konuşma yaptı. Ben, Üsteğmen Memduh Bey'le birlikte karışmıştım topluluğun arasına. Tam oradan uzaklaşacaktık ki, iki İngiliz subayının bize doğru geldiğini gördük.
EFEKT : GİRİŞ MÜZİĞİ
I.İNG. SUBAYI : (BOZUK TÜRKÇE'YLE) Hey! Siz ikiniz, bekleyin!
II.İNG. SUBAYI : (BOZUK TÜRKÇE'YLE) Üsteğmen, sizin kumandanımız General Harrington'un emrinden haberiniz yok mu?
I.İNG.SUBAYI : (BOZUK) Bütün Türk subayları bize selam vermek zorunda, siz neden selamlamadınız?
MEMDUH : Sizi görmemiştim! Görsem de...
II.İNG.SUBAYI: (BOZUK) Görseydiniz bile selam vermeyecektiniz değil mi? Siz yenik düşmüş bir memleketin askerisiniz üsteğmen! Şu aptalca gururu bırakın ve dünyanın en büyük devletinin kumandanının emrine uyun.
I.İNG.SUBAYI: Bizi görmemesi çok mantıklı dostum, yanındaki hanım o kadar güzel ki..
MEMDUH : Terbiyesizlik etmeyin!
I.İNG.SUB : Terbiyesizlik mi? Ben hanıma iltifat ediyorum, sen terbiyesizlik diyorsun. Bu sözü İngiltere'de söyleyecek olsak kadının yanındaki erkek bundan gurur duyar.
MEMDUH : Ben Türk'üm ve benim geleneklerimde, kültürümde böyle şeyler hoş karşılanmaz.
II.İNG.SUBAYI: Doğrusu kültürünüz anlaşılır gibi değil, kibarlıktan çok uzak.
ŞEFİKA : Bir başka milletin kültürünü küçümsemek kadar kaba bir davranış düşünemiyorum,
I.İNG.SUB : Şu an sizi tevkif edebilirim, bunu biliyor musunuz?
MEMDUH : Bizi tehdit etmeyin, hanımı bırakın ve beni tevkif etmek istiyorsanız, buyurun edin.
II.İNG.SUB : Bunu siz istediniz. Yenilmiş bir ordunun subayı olarak daha alttan alabilirdiniz.
ŞEFİKA : Memduh Bey!...
MEMDUH : (FISILTIYLA) Siz hemen eve dönün Şefika Hanım, anneme merak etmemesini söyleyin. Bu tutkluluk uzun sümez, anneme çok acele Anadolu'ya gönderildiğimi söyleyin rica ederim.
ŞEFİKA : Sizi bekleyeceğiz Memduh Bey! Annenizle yakından ilgileniriz merak etmeyin.
I.İNG. SUB. : Hadi hanım, çok gevezelik ettiniz, yolunuza gidin.
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
KAPI ÇALAR /AYAK SESLERİ /KAPI AÇILIR
ANNE : Nerede kaldın Şefika? Öyle merak ettim ki...
ŞEFİKA : Çok kötü şeyler oldu yenge! Memduh Beyi'i İngiliz askerleri tevkif etti.
ANNE : A! Neden yavrum?
ŞEFİKA : Onlara selam vermediği için...
ANNE : Aman Allahım, hem gelip topraklarımızda diledikleri gibi gezip tozuyorlar hem de onlara kulluk etmemizi bekliyorlar.
RIZA : Ah! Halacığım beni de götürseydiniz mitinge ben uyarırdım onu!
ŞEFİKA : Yakında gelirim dedi, ama bunların ne yapacağı hiç belli olmaz.
ANNE : İnşallah sağ salim çıkar gelir Şefika! Sen kötü bir haber getirdin ama bende iyi bir haber var. Bilmem bu olaydan sonra sevinebilecek misin?
RIZA : Babam geliyor hala! Yarın Pendik istasyonunda onu karşılamaya gideceğiz.
ŞEFİKA : Sahi mi? Bu gerçekten iyi bir haber! Aylardır görememiştik ağabeyimi. Bize Anadolu'dan güzel haberler getirir inşallah.
ANNE : Ağabeyin belki Memduh Bey için de bir şeyler yapabilir değil mi Şefika?
ŞEFİKA : Onun İngiliz'lere gidip yalvarmasını bekleyemeyiz yenge.
RIZA : Anadou'da zeybekler, efeler dağlara çıkmış, düşmanla çatışıyormuş, biz de burada yapsak ya hala. Arkadaşım Ömer'in dayısı Aydın'da o efelerin içindeymiş. Gider Memduh Amca'yı hapishaneden kaçırırdık.
ANNE : Ah çocuk, ah! Senin kocaman bir yüreğin var, İstanbul efendilerinin yüreğinden daha büyük bir yürek.
ŞEFİKA : Biraz daha büyüdükten sonra bu dediklerini yaparsın oldu mu Rıza?
ANNE : İnşallah sen büyümeden biter bu harp!
RIZA : Keşke hemen bitse, Manoli harp yüzünden bizimle oynamıyor. Onlarla da düşmanmışız.
ŞEFİKA : Çocuklar düşman olmaz Rıza, bunu Manoli'ye söyle. Onlar bizim iyi komşularımızdan. Biz durduk yerde kimseye düşmanlık beslemeyiz, ama topraklarımıza göz dikerlerse, savunuruz tabii.
RIZA : Bilmiyorum, ama Manoli artık bize küsmüş gibi, hep pencereden bakıyor. Hiç dışarı çıkmıyor.
ANNE : Halanı duydun Rıza, bu çocukların harbi değil. Manoli'yi de çağırın oyununuza.
RIZA : Peki anne, çağıracağım. Şimdi gidebilir miyim?
ANNE : İyi çık bakalım. Dikkatli ol, tamam mı? Yabancı askerler görürseniz hemen eve girin.
RIZA : Tamam anne!
EFEKT : KAPI AÇILIP KAPANIR
ŞEFİKA : Memduh Bey'i çabuk bırakırlar mı acaba? Türkleri tevkif etmek için en küçük fırsatı kaçırmıyorlar.
ANNE : Şefika sana bir şey soracağım, ama çekiniyorum doğrusu.
ŞEFİKA : Aman yenge, biz abla kardeş gibiyiz, kardeş kardeşten çekinir mi?
ANNE : Memduh Bey'la aranda bir gönül bağı var mı Şefika? Ayy! Pat diye sordum değil mi?
ŞEFİKA : (GÜLER) Ben de pat diye cevaplayayım yenge. Aramızda konuşulmuş hiçbir şey yok, ama zannediyorum benden hoşlanıyor.
ANNE : Peki sen?
ŞEFİKA : Ben de çok beğeniyorum yenge. Fakat bu şartlar altında aşk meşk kaygısı taşımak ayıp geliyor bana.
ANNE : Ayıp olur mu hiç? O ayrı bir şey, insanoğlu hangi şartlar altında olursa olsun, neslini sürdürmek zorunda değil mi Şefika? İnsan harp sırasında da evlenebilir, çocuk doğurabilir. Bu topraklar sizin gibi vatansver insanların çocuklarıyla dolmalı ki, bir daha kötü, karanlık yıllar yaşanmasın.
ŞEFİKA : Bilmiyorum yenge, belki de benimki boş bir kuruntu, belki o yalnızca komşu kızı olarak görüyor beni. Sadece bir arkadaş! Hislerimi gidip ona ben açamam ya...
ANNE : Tabii ki sen de açabilirsin, o da çekiniyor olabilir, senin sert bir görünüşün var çünkü, kız gibi değil, erkek gibi davranıyorsun çoğu zaman.
ŞEFİKA : Dünyada söyleyemem yenge, beklerim o söylesin!
ANNE : Yeni nesil kızları anlayamıyorum, hem kadın erkek eşittir diyorsunuz, hem de evlenme teklifini karşı taraftan bekliyorsunuz.
ŞEFİKA : Kapatalım bu konuyu yenge. Ben Saliha Teyze'ye uğrayıp Memduh Bey'in dediklerini aktarayım da kadıncağız meraklanmasın.
ANNE : (GÜLEREK) Git tabii, ne de olsa müstakbel kayınvaliden sayılır.
ŞEFİKA : Yenge! Yine dereyi görmeden paçayı sıvıyorsun!
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
KAPI VURULUR
SALİHA : (UZAKTAN) Geliyorum geliyorum!
EFEKT : KAPI AÇILIR
SALİHA : Aaa! Sen miydin Şefika kızım! Kusura bakma, biraz geç açtım galiba!
ŞEFİKA : Rica ederim Saliha Teyze. Uğrayıp hatırınızı sormak istemiştim.
SALİHA : Geç yavrum! Memduh da biraz sonra gelir. Bahçede oturalım mı? İçeriden kapıyı duymak zor oluyor. Memduh gelince kapıda beklemesin.
ŞEFİKA : Nasıl isterseniz Saliha Teyze.
EFEKT : BAHÇE (KUŞ SESLERİ- YAPRAK HIŞIRTILARI)
SALİHA : Şu gölge tarafa otur yavrum. Memduh'la oturur, dertleşiriz biz burada. Siz de farkettiniz mi? Eridi bitti evladım son günlerde.
ŞEFİKA : Evet, biraz yorgun görünüyor, üzülmeyin yeniden eski haline döner.
sALİHA : Öyle ağırına gidiyor ki idarenin başkalarının eline geçmiş olması. Tabaktaki yemeğini bile unutuyor. Bazen sevdalandı mı diye düşünüyorum, ama değil. Anladım ki vatan aşkı onu bu hallere düşürmüş.
ŞEFİKA : Ben de size kendisinden haber getirmiştim Saliha Teyze.
SALİHA : Kimden Memduh'dan mı? Gelmeyecek mi?
ŞEFİKA : Gelmeyecek... Çünkü... Anadolu'ya geçmeye karar verdi. Bir grup arkadaşıyla sözleşmişler.
SALİHA : Gitti ha! Sonunda dediğini yaptı.
ŞEFİKA : Üzülmeyin Saliha Teyze, yakında tertemiz bir vatana kavuşacağız onların sayesinde.
SALİHA : Ana yüreği bu kızım, üzülmez mi?
ŞEFİKA : Memduh Bey mukaddes bir amaç için mücadele edecek, bunu düşünün belki azalır üzüntünüz.
SALİHA : Biliyorum kızım, bu dut ağacının altında çok anlattı bana. İstanbul'un onu hasta ettiğini düşünüyordum artık. Her gün yabancıların işledikleri cinayetleri anlatıyordu.
ŞEFİKA : Diledikleri gibi at oynatıyorlar İstanbul'da.
SALİHA : Anadolu kıpır kıpır anne diyordu. O kıpırtının içinde ben de olmalıyım diyordu.
ŞEFİKA : Vatansever bir insanın yapması gerekeni yaptı.
SALİHA : Ne diyeyim, inşallah sağ salim döner yavrum evine.
ŞEFİKA : Memduh Bey dönene dek sizi yalnız bırakmayacağız Saliha Teyze. Dilediğiniz zaman bize gelebilirsiniz, ben de yengem de sık sık uğrarız size.
SALİHA : Sağol Şefika kızım, sana baktıkça ben de oğluma bakmış gibi olacağım. Biliyor musun Memduh'la senin hakkında konuşurduk bazen.
ŞEFİKA : (UTANARAK) Benim hakkımda mı? Şey... yani nasıl?
SALİHA : Seni çok takdir ederdi Memduh. Hem akıllı hem güzel bulurdu. Ben de onun gibi düşünüyorum tabii.
ŞEFİKA : Teşekkür ederim Saliha Teyze.
SALİHA : Kim bilir Anadolu'ya geçmeseydi, belki ikiniz...
ŞEFİKA : (SÖZÜ KESEREK BİRDEN) Size kahve yapmamı ister misiniz Saliha Teyze?
SALİHA : Zahmet olmasın yavrum.
ŞEFİKA : Yoo ne zahmeti! Kahvenin şekerin yerini biliyorum zaten. Şimdi yapar getiririm.
EFEKT : AYAK SESLERİ UZAKLAŞIR.
SALİHA : (KENDİ KENDİNE) Utandı kızcağız, en iyisi evlilik bahsini onunla değil de büyükleriyle konuşmak. Kimbilir daha önceden ikisini evlendirseydim belki Memduh Anadolu'ya gitmez gözümüzün önünde olurdu... Aman Allah'ım neler diyorum ben? Analık hissine (bilgi yelpazesi.net) kapılıp nasıl hodbin oldum birden. Allah'ım sen affet!
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
TREN GARA GİRER ve DURUR
ANNE : İşte baban bu trende olmalı Rıza.
RIZA : Pencereler asker dolu, nasıl tanıyacağız babamı, hepsi birbirine benziyor.
ANNE : O bizi bulur oğlum, bekleyelim burada.
ŞEFİKA : (ÜZGÜN) Ne kadar kötü durumdalar görüyor musun Yenge? Hepsi bitkin ve çaresiz görünüyor.
ANNE : (AĞLAMAKLI) Sanki günlerce aç kalmış gibiler, askerî kıyafetleri bile parçalanmış. Durum bu kadar ümitsiz olabilir mi Şefika?
ŞEFİKA : Bu askere moral verecek bir kahraman gerekiyor. Yabancı askerler bizimkileri bu halde görünce iyice cesaret kazanacaklar.
RIZA : Bütün askerler indi anne, babam niçin yok?
ŞEFİKA : Biraz daha bekleyelim Rıza, sonra sorarız.
RIZA : Ben gidip askerlerden birine soracağım.
ANNE : Ah, bu çocuk iyice söz dinlemez oldu.
ŞEFİKA : Ne yapsın yenge, aylardır baba özlemi var çocuğun içinde.
ANNE : Şuna bak, en sondaki vagona kadar gitti.
EFEKT : GARIN UĞULTUSU
ASKER : Hey çocuk! Kime bakıyorsun?
RIZA : Şey... Babamı arıyorum ben. Bu trenle gelecekti.
ASKER : Babanın adı nedir?
RIZA : Binbaşı Suphi efendim...
ASKER : Yaaa... Demek onun oğlusun?
RIZA : Neden gelmedi, siz biliyor musunuz?
ASKER : (RAHAT) Onların grubunu kestiler.
RIZA : (KORKUYLA) Kestiler mi? Babam öldü mü?
ASKER : (GÜLEREK) Yok çocuğum yok, iyi anlatamadım ben. Onların vagonunu kestiler. Bu lokomotif çok zorlandı, çekemedi bütün vagonları. Yani treni ikiye ayırdılar. Onlar geride kaldı.
RIZA : Onları kim getirecek peki?
ASKER : Şimdi bu lokomotif gidecek onları alıp gelecek. Bu iş gece yarısını bulur. Bekleme buralarda hadi evine git.
EFEKT : PERONDA KOŞAN AYAK SESİ/ DURUR
ANNE : Ne konuştun o askerle yavrum?
RIZA : Babamın vagonu yolda bekliyormuş anne, bu lokomotif gidip alacakmış onları.
ŞEFİKA : Eee, çok mu uzakmış onların kaldığı yer?
RIZA : Asker geceyarısını bulur, beklemeyin, dedi.
ANNE : Tüh! Ne dersin Şefika bekleyelim mi burada?
ŞEFİKA : Gece tehlikeli olabilir yenge, eve gidelim. Ağabeyim döndüğü zaman gelir eve.
RIZA : Siz gidin, ben beklerim.
ANNE : Aaa olur mu öyle şey? Fidye için çocuk kaçıran çeteleri anlatmadım mı sana? Hadi doğru eve gidiyoruz.
RIZA : (AĞLAYARAK) Ya babamı da selam vermedi diye alıp götürürse yabancı askerler?
EFEKT : GEÇİŞ MÜZİĞİ
SOKAKTA AYAK SESLERİ
RIZA : Hala, bak evimizin kapısında biri bekliyor.
ŞEFİKA : Çok garip... Genç bir delikanlı... Sen tanıyor musun yenge?
ANNE : Pek çıkaramadım Şefika.
RIZA : Ben sizden önce koşup sorayım mı?
EFEKT : KOŞAN AYAK SESLERİ
ANNE : Şuna bak, daha cevabımızı almadan koşturdu gitti.
ŞEFİKA : Biz de hızlanalım yenge, merak ettim.
EFEKT : HIZLI ADIMLAR
ANNE : Kime bakmıştın evladım?
RIZA : Halamı soruyor anne.
İZZET : Şefika Hanım'a bir mektup getirmiştim efendim.
ŞEFİKA : Şefika benim, kim gönderdi sizi?
İZZET : Memduh Bey, hanımefendi.
ŞEFİKA : (SEVİNEREK) Yaa... Kendisi nerede peki? Şu an serbest mi?
İZZET : Evet, bu sabah serbest bıraktılar. Ben de tevkif edilenlerin arasındaydım. Memduh Bey her şeyi yazdı mektuba. Rica ederim okuyun, cevabınızı almak için bekleyeceğim.
ANNE : Kapı önünde konuşmayalım evladım, dikkat çeker. Hadi, sen de bizimle eve gir. Hem bir şeyler yer hem konuşuruz. Şefika da mektubu okur.
EFEKT : KISA GEÇİŞ MÜZİĞİ
YEMEK SOFRASINDAN SESLER
ANNE : Biraz daha yemek ister misin İzzet oğlum?
İZZET : Ziyade olsun efendim, doydum, teşekkür ederim.
ANNE : Afiyet olsun çocuğum... Eee Şefika, neler yazmış Memduh Bey?
ŞEFİKA : Anadolu'ya geçeceklermiş, onu bildiriyor yenge.
ANNE : Başka? İzzet oğlum beklediğine göre başka şeyler de var galiba.
ŞEFİKA : Rıza, sen biraz bahçede oyna, olur mu?
RIZA : Anladım, benden gizli konuşacaksınız. Casusluk yaparım diye mi korkuyorsunuz?
ŞEFİKA : Öyle bir şey yapmayacağından adım gibi eminim Rıza. Lütfen kırma beni, hadi biraz bahçeye çık.
İZZET : İstersen birlikte çıkalım Rıza. Bana bahçeyi gezdirirsin. Kadınların kendi aralarında konuşması gerekir bazen. Sen de bunu anlayacak yaşa gelmişsin.
RIZA : Peki çıkalım İzzet Ağabey, siz de bana tevkifhanedeyken başınızdan geçenleri analatacaksınız ama, tamam mı?
İZZET : (GÜLEREK) Tamam tamam....
EFEKT : UZAKLAŞAN AYAK SESLERİ // KAPININ AÇILIP KAPANMASI
ŞEFİKA : Keşke ağabeyim gelmiş olsaydı, ona da danışmak isterdim.
ANNE : Ağabeyinin yerini tutamasam da elimden geleni yaparım Şefika. Ne diyor Memduh Bey?
ŞEFİKA : Onunla birlikte Anadolu'ya geçip geçemeyeceğimi soruyor. Kadın erkek herkesin milletin yanında olduğunu gösterme günü gelmiştir diye yazmış.
ANNE : Çok zor... Öyle değil mi Şefika? Off... Keşke Suphi Bey şu an burada olsaydı. Ne diyebilirim Şefika?
ŞEFİKA : Gitmek istiyorum yenge.
ANNE : Biliyorum Şefika, istediğini biliyorum. Bu gece ağabeyin geldiğinde ne deriz ona?
ŞEFİKA : Anlayışla karşılaması için dua etmekten başka çare var mı? Eğer sana çok kızacak olursa benim inat ettiğimi söylersin.
EFEKT : İKİ EL SİLAH SESİ
ANNE : Aman Allahım! Birisi ateş ediyor. Çocuk.... Şefika çocuk dışarda.
ŞEFİKA : Sakin ol yenge şimdi çıkar bakarım.
ANNE : (BAĞIRIR) Rıza! Oğlum!
EFEKT : BİTİŞ MÜZİĞİ